Merhabalar, bir bahar ayında geçen kış fragmanını yaşadığımız günlerde bu yazıyı kaleme alıyorum. Hayatın içerisinde akan zamanı kontrol edemediğimiz şu günlerde
kaçırdığımız ve yakalayamadığımız hayat gayelerimizi, ekonomik sıkıntılarımızı, geleceğimiz için gereken atılımları ve hedefleri nasıl gerçekleştireceğimizi
planlamaya odaklanmış zamanlarda bir telefon sesiyle irkilen ve kalbin adrenalin sebebiyle hızlı çarpmaya başladığı, ani bir kötü haberle tüm belirttiğimiz hedeflerin yerini
gerçeklik bir tokat gibi keserek bizi gerçeğe döndürmüştü.

@jeremythomasphoto

Tüm yıl konuşulan ekonomi, iş değişikliği, enflasyon ve gelecek kaygıları ile anı yaşayamamanın vermiş olduğu ezik
hisler bir anda daha acı ile dolarak o gerginliği hüzne dönüştürmüştü.. Hep düşünürdük ailemizdeki insanlar olmasa ne yaparız? Birgün bu gerçeklerle yüzyüze geleceğimizi sürekli
göz ardı ederek ayrıldık evlerimizden, nasıl olsa okuyup, okulu bitirip, başarılı olup, askerliğimizi yapıp evimize dönecek ve eski günlerdeki gibi hayatımıza devam edecekmişçesine
umutlarla geçen yılların ardından evden ayrılmamız ve büyük hedeflere doğru gitmemiz gerektiğinin sinyallerini almıştık.. Bu hedefler için bir bedel ödemek gerekliydi, aileden uzak olmak yani “Gurbet”.
Lise ya da daha erken zamanlarda aileden ayrılarak okumak gibi hislerle çıkacaktık evden ve yine erteleyecektik bu yaşanması güzel olabilecek günleri. Fakat bir tercih
yapmamız gerekiyordu, ya evimize yakın olarak ileride kaçırdığımız günleri düşünmeden var olanlarla yetinerek, belki hiç bir ekonomik beklentiye girmeden ailemizle geçirecektik günleri,
fakat biz bunu tercih etmedik, zor olanı seçtik, büyük hedeflere başladık, öğrendik, kavrulduk, savrulduk ve karaya her ulaştığımızda daha fazla sorumluluk, daha fazla hedef koyduk,
arada bir aklımıza ailemiz gelse de bu özlemleri sineye çekip taş gibi hissettik kimi zaman.

Bu telefon konuşmasının ardından bütün bu hedeflerimiz, evden ayrıldığımız günler, başarılarımız, kazançlarımız bir buza dönüşerek eriyip gitti ve geriye hayatın gerçekleri kaldı, hani belki çevremizdeki insanların aldığı acı haberleri duyduğumuzda 10 saniyeliğine de olsa
yaşadığımız o his gerçek olmuştu, artık o ertelediğimiz yaşayamadığımız günler belki de hiç yaşanmayacak hale gelebilirdi, bu çağrı ardından aldığım anneannemin hastalığı haberinden sonra
direkt olarak yanına koşma isteğiyle buldum kendimi, yapacak tek şey onun yanında olmak ve onu hayata döndürebilmek için elimden geleni yapmaktı..

Hastane koridorluğunun soğukluğundan sıyrılıp kendisini gördüğümde içime bir ferahlama hissi gelmişti ve kendisinin eskisi gibi olmasa da nefes aldığını bile görmek benim için
çok özel bir şeydi.. Umuyorum ki bu günleri atlatıp eskisinden daha güzel ve daha mutlu günler yaşayacağımıza inancım sonsuz..

“Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenledir.”

John Lennon

alıntısının gerçekliğini uzun zaman sonra tekrar yaşamıştım, çeşitli planların ortasındayken bir anda kendimi başımdan geçenlerle bulmuştum. Bir şeyleri ertelemenin verdiği rahatsızlığı artık iyice kavramıştım, bundan sonrası için dikkat etmem gereken şeyler artık sevdiklerime daha fazla zaman ayırmak olacak, artık bir şeyleri ertelememek ve ne geçmişe ne de tamamen geleceğe değil, “dem bu dem” kavramına odaklanmak olacak..

Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sevdiğim ve anlamlı bulduğum bir şarkı ile yazımı sonlandırıyorum.

Sevgilerle.

Akin.