Uzun zaman oldu, düşünceler düşünceleri, fikirler fikirleri açtı, çalıştık, okuduk, ürettik. Gece ya da gündüz kimi zaman anlamlı kimi zaman anlamsız düşüncelerde bulduk kendimizi. Hayatı sorguladık, geleceği sorguladık, geçmişi sorguladık.. Bazen bir anlamsızlık içinde anlam aramaya çalıştık. Kimi zaman beklediğimiz gibi sonuçlanan durumlar kimi zamanlarda beklediğimizin tam tersi şekilde sonuçlandı. Pes etmedik belki de herkesin pes ettiği noktada biz pes etmeyelim diye motive ettik kendimizi, yaşam şartlarının çetinliği altında elimizden geldiği kadarıyla, zor şartlarda ayakta durmaya, emek vermeye çalıştık..

Gündem, siyaset, kavgalar, tartışmaların arasından sıyrılıp biz apolitiğiz diyemeden taraf olduk belki, enerjimizi boşa harcadık..

“Topla gül goncalarını toplayabilirken, zaman akıp gidiyor.. Aynı çiçek sana bugün gülümserken, yarın solup gidiyor..”

nancy h. kleinbaum

Geçmişin değişmeyen sayfalarında değişemeyen anıların içindeki verilerinde kesinlikle değişmeyeceğini biliyorsun, geçmişin önemi nedir? Olumsuz tecrübeler, travmalar, güzel anılar, hatırlamak istemediğin ya da istediğin bilgilerin toplamı belki.. Şu anda bu yazıyı okuyorken bile geçmişini düşünmen sana ne katıyor? Ben peşin bir şekilde söylemek istiyorum, sonuç; kocaman bir HİÇ.. Belki aradığın soruların cevabını bulamadığın hayat yolunda yeni bir yol ayrımına gelmiş bulunmaktasın ve yeni hayallere yelken açmaya çalışırken, önceki hedeflerine adadığın inancını ve enerjini kontrol altında tutup yeni alanları görmeli ve kendinin farkına varmalısın, geçmiş artık geçmişte kaldı değiştiremezsin, basit bir tabirle “hayat devam ediyor”.

“Hayatın iliğini emmek, kemiği boğazına kaçırmak değildir. Akıllı insan ne zaman duracağını, ne zaman adım atacağını bilmelidir.”

Evet seni duyuyorum bu kolay değil! Duygularını, düşüncelerini, beklentilerini, sinirlerini kontrol altında tutmak kolay mı? Hemde bu dönemde..Çok haklısın, her şeyde olduğu gibi bu kararında da zorluklar seni bekliyor olacak! Fakat zaten senin için kolay olan ne vardı? Bugün belki bu soruları cevaplıyorsun, fakat bu zorlukları aşıp yeni zorluklara yelken açma hevesin getirmedi mi seni buralara kadar..Monte Kristo Kontu filmindeki Edmond Dantes’in Château d’If zindanından kaçışı ve özgürlüğü yakaladığı anı hatırlar mısın?

Ne bekliyorsun, haydi şöyle bir rahatla, derin bir iç çek ve kendine gel! İçindeki potansiyelin farkına var! Duygularını bırak, üzüntülerini hisset, duygularını saklamayı bırak artık, ne hissediyorsan onu kontrol edemediğinde, bir sarmaşık gibi vücudunu saracağının farkında ol! Yönet bu menem duyguları, kendine sahip ol ve nefes aldığını hisset artık!

Sabah 5:00’da kalkmanı öğütleyen kişisel gelişim hikayelerini bir kenara bırak.. ardından sessiz ve sakin bir ses tonu ile sor kendine, Hayattaki amacım ne? Hayallerim ne? Yoksa sen daha amaç nedir bilmiyor musun? İşte o zaman yanlış yerde ve bakış açısında kaldığının farkına var ve yola koyul.. Çünkü yolda olmak en azından iyi ya da kötü bir amaca sahip olmayı hissedebileceğin en uygun ortamı bulmanı sağlayacaktır.. Bu arayışların sonucunda ulaşabileceğin duraklar seni ileriye götürecektir, sen yeter ki başla! Çünkü neden biliyor musun? Ben yeniden başladım…

Yazımı okuduğunuz için teşekkürler dünyalılar!