Photo by: @qmikola

Merhabalar, uzun zamandır kitaplarla ilgili bir yazı serisi yazmayı planlıyordum. 2019 Yılı içerisinde aldığım Daniel Goleman - Duygusal Zeka isimli kitabı okumaya başladığımdan itibaren başucu kitaplarımdan birisi oldu. Kitap gerçekten çoğu insanın okuması ve farkında olması gereken bilgiler barındırıyor. Ben bu yazımda kısaca aldığım notları sizlerle paylaşmak istedim. Hepinize bu kitabı okumanızı öneririm.

Duygusal Zeka kitabından bir görünüm.

Kitabın bir diğer adı “EQ neden IQ’dan daha önemlidir?” gibi aslında içeriği hakkında bilgi veren bir soru ile başlıyor. başlangıç kısmı itibariyle anlatmaya başlarsak genelde insanlar 1990 yılına kadar IQ’nun yanında EQ’nun önemli olduğu asla kimsenin önem vereceği bir bilgi değildi. EQ ile ilk önemli makaleler New York Times gazetesinde John Mayer ve Peter Salovey tarafından kaleme alınarak toplumun ilgisini çekebilecek ilk aşamayı kaydetmişti. Kitabın yazarı olan Daniel Goleman’da bu kavramdan etkilenerek bu kitabın başlığını belirlemiştir. Kitabın başlangıcında hem biyoloji hemde felsefe olarak insanın düşünme yapısının bir özeti yapılmakta ve kitap ilerleyen bölümlerinde derinleşmektedir.

Özdenetim

Kitabın içeriğinde beni etkileyen bir başlık olan “Tutkunun Köleleri” altında geçen bu kelime insanın duygularına olan hakimiyeti nasıl ele alabileceği ile ilgili güzel ipuçları veriyor.

“İnsanın kendini iyi hissetmesi için tatsız duygulardan kaçınması gerekmez; ancak fırtınalı duyguların tüm olumlu ruh hallerinin yerini alacak kadar kontrolden çıkmaması gerekir.”

Kaygı

Psikiyatrik literatürde sürekli tasalanma hali anlamına gelen “Genelleşmiş kaygı bozukluğu” dolayısıyla tedavi gören bir kadından bir dakika boyına tasalarını yüksek sesle dile getirmesi istendiğinde şöyle bir tepki verdi: Bunu doğru yapamayabilirim. O kadar yapmacık olur ki, asıl sorunu göstermeyebilir, oysa bizim asıl sorunu bulmamız gerekiyor… Çünkü asıl sorunu bulamazsak, iyileşemem. İyileşemezsem de hiç bir zaman mutlu olamam.

Tasalanan kişiler, olası sorunlara çözüm üretmek yerine genelde tehlike üzerinde düşünür ve kendilerini bununla bağlantılı bir korkuya gömerek, aynı düşüncenin etrafında dönüp dururlar. Sürekli tasalanan kişiler tamamen olasılık dışı olan bir sürü şey hakkında tasalanırken; hayatta başkalarının hiç farkında olmaduğı tehlikeler görürler. Sürekli tasalanan kişilerin yapmadığı başlıca şey, kendilerine sıkça verilen öğütlere uymaktır.

Duygusal Zeka’nın aslında hayatın her anlamında ne kadar önemli olduğuna dair bir çok bilgiyi ve bilimsel örnekler, raporlar ile açıklamaya çalışan bu kitap açıkçası benim başucu kitaplarımdan birisi oldu ve not aldığım kısımları her zaman kendime hatırlatacağım. İnsan modern dünya içerisinde kendisini normal görsede, duygusal açıdan zorlanmaya başladığı durumlarda kontrolü kaybedebiliyor, sosyal ilişkilere girmede başarısız olabiliyor ve bu sebeplerle depresyon gibi içinden çıkılması zor olan süreçlere yönelebiliyor. İşte bu kitap gerçekten kendine bireysel değişiklikler arayan ve kendine sorular soran her insanın başvurması gereken bir kaynak.

Bazı bölümlerden alıntılarla bir makale yazmak istedim, belki bu yazımın devamı ve daha derin başlıklar hakkında bilgilerde barındırabilen bir makale olarak ikinci yazıyıda yazabilirim. Umarım beğendiğiniz bir yazı olmuştur.

Sevgiler.

Akın.